Ankara'ya ilk yerleştiğimde okulun önünde kadının biri engelli bir adamı dövüyordu, sene 2013. Otobüse bindim yaşlı kadının birini saçından tutup çekip otobüsten attılar. O gün Kızılaydan eve yürüdüm. Böyle tanıştım Ankara'yla. Sonraki günler de benzer şeyler görmeye devam ettim, yaşlıya yer vermeyi geçtim yaşlılara küfreden ergenler, her iş çıkışında kavga eden kaşları çatık insanlar şehre pozitif yaklaşmama müsaade etmedi. Medeniyet diyorlar buna. Yozlaşmışlığı, kültürlerini ve birbirlerine saygılarını hatta insani değerlerini kaybetmiş olmayı medeniyet sanar olmuşlar. Birbirinin üstüne basmaktan haz alan soğuk, bencil ve ruhsuz iinsanlar.
Sürekli gitmeliyim burdan derken buluyordum kendimi. Gidiyordum habire geri gelmek zorunda kalıyordum. İç Anadolu ya da büyük şehir olmasıyla alakası yok kesinlikle yozlaşmışlığın, pek çok şehirde bulundum, büyük şehirlerdi hepsi, burda bir sorun var. Burdaki insanlarda ciddi ciddi bir sorun var. Etik ahlaki değerlerini kaybetmişler, ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar ve bu korkunç. Birbirlerinin haklarını yemekle, yaptıkları yanlışlarla övünüyorlar, karanlıkta kendilerini aydınlık sanıyorlar.
Yaklaşık 6 ay önce burdan temelli gidip hayallerimi yaşayabilirdim ama Ankara'ya bir kez daha şans vermek istedim kalbimde bir şey hissettim çünkü, minik bir heyecan bir kıpırdanma, eski duygulara özlem, şans verme isteği. Birilerini iyileştirme gücü hissettim sanki. Gitmemeliydim burda bana ihtiyaç vardı.

Patlama noktası elbette şuydu: Kıymetliymişim gibi hissettirildiğim birine sen de beni şöyle kırdın diye kendimi anlatmak isterken sen kimsin hiçbir kiymetin yoktu hiç olmadı muamelesiyle karşılaştım. Bu gördüğüm en çirkin hareketti Evrendeki her yanlıştan daha yanlıştı. Erdemli bir yaklaşım değildi, dik bir duruş değildi. Ama en kötüsü gerçekten özel olmadığını hissetmekti. Hep insanlar arasında çok sevilen, sayılan, şımartılan insan olunca sevgisizlik ya da yersiz gururla kendini kötü hissetmenin sağlanması tahammül sınırımı zorlamıştı. İyii birine benziyor acaba bu beklediğimn insane olabilir mi diyecekken herkese öyle davrandığını fark ettiğin o an var ya bu baya kötü.
Zor zamanlar geçiriyordum okulda çalışmalarım ve fikirlerim çalınmıştı. Yalnızca fikirlerim değil bana sunulmak istenen bir fırsat gasp edilmek istenmişti. 2 ay it gibi uğraştığım çalışmanın üzerine konulmuştu evim ve eşyalarımı kaybetmeme sebep olunmuştu, düzenim allak bullak olmuştu ama her şeye göğüs gerebilecek gibi hissediyordum kendimi. Nelerle başa çıkmıştım bunlar sinek vızıltısı gibiydi. Dinlenince fark etmiştim her şey çok zordu. Bana zor değildi aslında beni sadece kendim yorabilir ve yaralayabilirdim, tahammül edemediğim tek şey aptallık etmek ya da insanlara duvarlarımı yıktıktan sonra kırılmaktı. Beni bir tek duygular yıkabilirdi.
Bu zorlukta tek dilediğim kaçmaktı; kendimden, olaylardan, insanlardan, başarısızlıktan. Sürekli ders çalışarak, eğlenerek sorunları ardıma atarak aşabildiğimi düşünüyordum. Onlar öylece duruyordu ama ben iyiydim aslında içten içe doğru insanı bulup dizine yatıp her şeyi anlatmak gücüme güç katmak, birlikte uzaklara gitmek hiçbir şey düşünmemek istiyordum. Hayatımda bir kez yardım almak istedim hep güçlü kadın olmaktan yorulmuşum, heyecan duymak, özlediğim duyguları geri kazanmak istedim. Kimseye göz ucuyla bakmazken çok seçici olup hep yanlışı seçerken buluyorum kendimi.
Buzdolabı, demir falan derler bana. Duygusal biri değilim, sanırım en son 2012'de ağlamıştım normal insanlar gibi kalbim kırıldığında ses duymam, umut beslemem, beklentiye girmem, aklımla karar veririm, uçuk hayaller kurmam, 10 yıllık arkadaşımı hayatımdan çıkarırken bile acı duymam. O yüzden sanırım kendim de bazen demirden olduğumu sanıyorum. Kırılabiliyorum, sevebiliyorum ama korkudan mı bilinmez bu duygular açığa çıkamıyordu. Hata yapmaktı en büyük korkum. Bu dönem insanlara karşı kaybettiğim güven kendime kızmama sebep oldu. Zeki ve güçlü insanlar asla yenilmez, düşmez, yara almaz yoksa zeki ve güçlü değil miydim diye sorguladım kendimi.
Buzdolabı, demir falan derler bana. Duygusal biri değilim, sanırım en son 2012'de ağlamıştım normal insanlar gibi kalbim kırıldığında ses duymam, umut beslemem, beklentiye girmem, aklımla karar veririm, uçuk hayaller kurmam, 10 yıllık arkadaşımı hayatımdan çıkarırken bile acı duymam. O yüzden sanırım kendim de bazen demirden olduğumu sanıyorum. Kırılabiliyorum, sevebiliyorum ama korkudan mı bilinmez bu duygular açığa çıkamıyordu. Hata yapmaktı en büyük korkum. Bu dönem insanlara karşı kaybettiğim güven kendime kızmama sebep oldu. Zeki ve güçlü insanlar asla yenilmez, düşmez, yara almaz yoksa zeki ve güçlü değil miydim diye sorguladım kendimi.

Ağlamak güzeldir ama ağlayamamak çok ciddi bir kırılganlığın belirtisidir. Bende bir ara ağlayamıyordum ve ağlayamamak gerçekten bir güç değil güçsüzlük. Hişsizleşiyorsun, umursamıyorsun, önemsemiyorsun, kaybolmuş hissediyorsun. Manevi yönden kendimizi doyurabilsek, belki bu duygularımız ve hayatımız düzelebilir belki ama belki de biz gerçekleri görmek istemiyoruzdur. Yanlış anlamayın amacım akıl vermek değil, dertleşmektir. Sevgilerimle :)
YanıtlayınSilZamanında çok fazla ağladığım için göz yaşım tükendi sanırım ya da güçlendim mi bilmiyorum. İnanın böylesi iyi.
SilÇok zor şeyler yaşamışsınız. Bunda Ankara'nın suçu nedir bilemeyeceğim. Ankara da bunca nüfusu ile İstanbul'da yaşananlardan, İzmir'de karşılaşılabileceklerden geri kalır değil tabii. İnsanlar karmaşık. İnsan ve yozlaşan bir dönemdeler şu an. Ve giderek bencilleşiyorlar. Haklısınız.
YanıtlayınSilSorunlarınız Ankara dışında iken çözülecekse ne iyi. Gittiğiniz yerde mutlu olun. Hep gönlünüzce insanlar ile karşılaşın dilerim. Ama sonuçta bu toplumun, bu çağın, bu kültürün sunacakları çok da farklı değil. Aslında dünyada da farklı değildir. Sadece dinlemeyi bilmek ve daha net olabilmek -insani açıdan diyorum- konusunda geride olabiliriz.
Umarım her şey yoluna girer. Mutlu olduğunuza dair yazılar okuruz. Ankara'dan ne kadar uzakta mutluluk durağınız, onu da öğreniriz.
Gönlünüzce olsun gelecek günleriniz :)
İnsanın çok olduğu her yerde var sanırım sorunlar ama ben Ankara'yı bildiğim için ona göre konuştum. Güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim :)
SilYorum Gönderme